Başlangıç > Uncategorized > İKİSİ BİR YERDE: TOPLUMUN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ VAR MI?/+ BİREY-TOPLUM, DEMOKRASİ, DAKİKLİK

İKİSİ BİR YERDE: TOPLUMUN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ VAR MI?/+ BİREY-TOPLUM, DEMOKRASİ, DAKİKLİK


TOPLUMUN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ VAR MI?/Toplumun Demokrasi Talebi Var mı?!.

Mehmet Ali Sulutaş*

Demokrasi sözcüğü, hemen her kesim insanımızın ağzından çıkabilen bir kelimedir. Ancak anlaşıldığı kadarı ile de güçlü bir talep değildir. Ipsos araştırma, 1 Kasım seçimlerini takiben yaptığı bir anket çalışmasında, toplumun siyasetten beklentilerini sorgulamaya çalışmıştır. Demokrasi, hürriyet, insan hakları … gibi soyut kavramlara evet diyenlerin oranı maalesef sadece % 5 civarındadır. Yani toplumun ana kesiminin siyasetten bir demokrasi, adalet ve insan hakları beklentisi yoktur demek olasıdır. Acaba neden?

Sosyolojik ve biraz da psikolojik pencereden bakarsak, bunu canlıların iç güdü veya güdülemediyebileceğimiz davranışlarında aramak gerekir kanısındayım. İç güdü, canlının doğasında var olan, başka bir davranışa yönelme eğilimidir. Canlıyı yaşamı için harekete geçiren uyarıcılardır iç güdüler. Buna dürtü veya güdüleme demekte mümkündür. İç güdülerin sınıflandırılması değişik yazarlarca farklı tasnife yol açsa da, temelde iki ana kanalın varlığını kabullenmemiz gerekiyor; Fiyzolojik dürtüler (beslenme ve susuzluk giderme, barınma, üreme … gibi); Sosyal dürtüler (emniyet ve güvenlik, sevme-sevilme, aidiyet duygusu, başarılı olabilmek, şöhret kazanabilmek, kendini gerçekten tanımak ve güç güdüsü sahibi olarak denetleyebilmek… gibi). Bu tür sınıflandırma basit olarak bize insanların (ve tüm canlıların) sosyal statüleri konusunda da ışık tutabilmektedir. Örneğin; sürü halinde yaşayan hayvan türlerinde de grup içerisinde bir sosyal statü kavramı yerleşmiş. Alfa birinci erk iken, beta ikinci sosyal statü sahibidir. İç güdüsel talepleri de farklılıklar gösterir diyebiliriz. Toplumun alt statüsünde yer alan insan grupları için öncelikli davranış şekli fizyolojik dürtüleri doyurma-ktan geçer. Orta ve üst toplum katmanlarına erişenler ise fizyolojik dürtülerden yeterince nasibini almış ve ikincil dürtüler olan sosyal güdülemelere yönelmişlerdir. İşte ancak bu katmanın bireyleri demokrasi, hak, hukuk, adalet ve insan hakları şeklindeki toplumsal taleplerini dile getirirler.

Sosyal statü olarak alt gruba hapsedilmiş insan modelleri, kendilerine yeterince fizyolojik dürtü doyumu sağlandığında, maalesef çoklukla bir aşama göstererek sosyal güdülemelere geçmek konusunda tembellik gösterebilmektedirler. İşte bunun en yakın örneği, yıllar önce Mısır’da ortaya çıkan Müslüman Kardeşler örgütlenmesinin alt grupta yer alan aç ve ihtiyaç sahibi insanlara fizyolojik tatmin amacı ile bir ‘sadaka kültürü’ yaratmalarıdır. Böylece bu grup insanlar fizyolojik dürtülerinin doyumuna tutsak edilerek sosyal güdüleme eşiğini bir türlü geçememişlerdir. Benzer yaklaşımı ülkemizde de yaşarız. İhtiyaç sahibi insanlara kömür, makarna ve azıcık harçlık dağıtarak, sözüm ona sosyal yardım ve dayanışma retoriği yaratarak bu insanlarımızın demokrasi, adalet ve insan hakları talebi gibi sosyal dürtülere (ikincil) güdülenmeleri kadük bırakılmaktadır. Anlaşıldığı kadarı ile toplumun yarıya yakın bölümü bu kategoriye alınmıştır.

Toplumun demokrasi ve insan hakları talebi konusundaki ilgisizlikleri ve siyasetin bu kitleyi sandıktan kolayca çıkabilmek için istismar etmeye devamı, anlaşılabildiği kadarı ile sürdürülebilir değildir. İleri de telafisi güç sorunlara kaynak olabilir. Ancak görülen odur ki, siyasetçilerimizin erk sahipleri bu durumun devamı için özel gayret içindedirler. Hatta bu grupları hoş tutmak adına din unsurunu sorumsuzca kullanarak bizimkiler ve ötekiler ayrımını pompalamaya devam etmektedirler. Bu ise toplumun birlikte ve birbirine tahammül ederek yaşaması hasletini yok eder mahiyete gelmektedir. En yakın örneği, milli maçlar sırasında bir başka ülkenin milli marşının sessizce dinlenmesine kadar varan tahammülsüzlük ve bir şekilde yaşamlarını kaybetmiş ötekiler sayılan insanlara yapılan saygı duruşunu ıslıklayarak ve dini sloganları kullanarak protesto etmek sevimsizliğidir. Ülke insanına, siyasetçilerin kontrol edilemez hırsı nedeni ile kanımca yazık edilmektedir!. Kıssadan hisse: “Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı, cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Sonrakiler, cahil olduklarını bilemeyecek, bilginin ne olduğunu da öğrenemeyecekler!” (21.11.2015)

BİREY-TOPLUM, DEMOKRASİ, DAKİKLİK, (istek ve beklentisi, ötesi-berisi…)

M. Ali Sulutaş*

Erdal komşum Mersin İmece Gazetesi’nde yazmış 21.11.2015’te “TOPLUMUN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ VAR MI? Toplumumuzun Demokrasi Talebi Var mı?” başlığıyla. Yazı sonu, “Toplumun demokrasi ve insan hakları talebi konusundaki ilgisizlikleri ve siyasetin bu kitleyi sandıktan kolayca çıkabilmek için istismar etmeye devamı, anlaşılabildiği kadarı ile sürdürülebilir değildir. İleri de telafisi güç sorunlara kaynak olabilir. Ancak görülen odur ki, siyasetçilerimizin erk sahipleri bu durumun devamı için özel gayret içindedirler. Hatta bu grupları hoş tutmak adına din unsurunu sorumsuzca kullanarak bizimkiler ve ötekiler ayrımını pompalamaya devam etmektedirler. Bu ise toplumun birlikte ve birbirine tahammül ederek yaşaması hasletini yok eder mahiyete gelmektedir. En yakın örneği, milli maçlar sırasında bir başka ülkenin milli marşının sessizce dinlenmesine kadar varan tahammülsüzlük ve bir şekilde yaşamlarını kaybetmiş ötekiler sayılan insanlara yapılan saygı duruşunu ıslıklayarak ve dini sloganları kullanarak protesto etmek sevimsizliğidir. Ülke insanına, siyasetçilerin kontrol edilemez hırsı nedeni ile kanımca yazık edilmektedir!. Kıssadan hisse: ‘Bir nesil, bilginin cezalandı-rıldığı, cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Sonrakiler, cahilliklerini bilemeyip, bilgi nedir öğrenemeyecekler!’” diye bitiyor.

Bu bilgileri, birkaç saat önce döndüğümüz, 2007 baharında (yeni Dernekler Yasası 25. Maddesine göre oluşturduğumuz MSTB ile oluşumun şimdilerde Genel Sekreterliği görevini de üstlenen genç ve dinç, (kendi işi) kuyumculuk yapan İbrahim Kırmızısaç’ın birkaç yıl önce, gençlerden oluşturduğu, Mersin ve Türkiye gelişmesi amaçlı Dernek Yönetim Birimlerinin, “Öğretmenler Günü” nedeniyle gündüz öğretmenlere çiçek dağıttıktan sonra Mersin-Erdemli yolunda Tece’deki Migros yanından girince 3 km kuzeyde özel mülk, bol sulu, yatırımlı, oyun alanlı, hayvanat bahçeli 0324 482 5000; 0544 528 2811telefonlu “FULYALI BAHÇE”de yemek için buluşuldu. Öğretmenlerimiz için giderlere helal olsun! Araç kullanmayı aylar önce bıraktığımdan, beni Sertaç Berber götürüp getirdi. “M. Doğan, D. Abacı, M.Ali Sulutaş ağabeyler gibi eski kuşakta/nesilde bitmeyen direnç, dakiklik; yeni kuşakta ise bir uyuşukluk, bıkkınlık, bitmişlik, gecikme var,” söylemleriyle anılan yazarın yazdıklarını hemen buluşturup, uzmanların kucağına koydum. “Bu fark, beslenme, eğitim yöntemlerinden mi kaynaklanıyor acaba?” diye uzmanlara sormadan edemiyorum!..

* Mehmet Ali Sulutaş, MBA (Ott. Ü.); İktisat (İst. Ü.); duyarlı yurttaş, yazar, çevirmen

Kanada B(üyük)elçiliği’nin, “Warden-Muhtar” sıfatlı onur temsilcisi; TURAB Kurucu Genel Sekreteri, YİK Bşk Yrd, şimdilerde onur üyesi; Mersin Sivil Toplum Birliği Platformu Kurucu, Onursal Başkanı; Çeviri İşletmeleri Der Kurucu Gen Sekr, onur üyesi; Tokyo Türk Kültür Enstitüsü’nün iki Türk onur üyesinden biri; İçel Sanat Kulübü kurucularından; Düşüncelerin Dansı, Ana Sütüm Türkçe, Üçüncü Arka, Türkçenin Kandilleri, Türkçeye Kanat Gerenler, Uzun Yolun Kısası, Türkçenin Silifke Durağı, Tanıklığımda Silifke’nin Yoğurdu, Hoşgörü İskelesi Mersin, Sümer’den Günümüze Türkçenin Haritası kitaplarının yazarı, derleyicisi…

Bilgi: Ana Sütüm Türkçe 2. Baskı ve Türkçeye Kanat Gerenler 1. Baskı, “Çok Sat(ıl)an”…

Dilek: “Yaban sözcük tutkunluğuna son verin,” lütfen!..

Anımsa: Türkçeyi, suyu, elektriği , zamanı akıllı kullanan, aklını da akıllı kullanmış olur…

Amazon.com: Migration Ballads-A Poet’s Journey (9781891386398): Ali F Bilir

mehmetalisulutas.wordpress.com; twitter.com/mehmetalisuluta; akdenizhaberleri.netadanafikirplatformu.org

Kategoriler:Uncategorized
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın